Haberler

İbrahim Dölen Ambar Dergisi Röportajı

AMBAR DERGİSİ / BORUSAN LOJİSTİK YANITLARI

Borusan Lojistik Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Dölen 2004 yılı her sektör açısından olduğu gibi tümünün bileşkesi olarak nitelendirebileceğimiz lojistik sektörü açısından da oldukça iyi geçti. Çok hızlı ve son yıllarda alışık olmadığımız bir büyüme yaşadık. Yıl sonu rakamları netleşmemekle beraber Türkiye yaklaşık yüzde 10 büyüme gerçekleştirdi. Bu büyüme ihracat tarafından da desteklendi. Bu sayede lojistik sektöründe Türkiye'nin büyüme hızından yüksek bir büyüme görüldü. Dünyada lojistik sektörünün potansiyeli GSMH'nın yüzde 10'u olarak hesaplanıyor. Türkiye'de envanter yönetim maliyetleri firmalarımızca henüz lojistik maliyetleri içinde yer almıyor. Bu süreçlerin outsource edilmemesinden dolayı hesaplama yüzde 6'larda kalıyor. Yıl sonunda GSMH'mızın yaklaşık 300 milyar dolara ulaşacağını varsayıyoruz. Bu durumda lojistik sektörünün toplam potansiyeli ise 18 milyar dolar olacak. 2002 yılında yaptırmış olduğumuz pazar araştırmasına göre bu hacmin yüzde 34'ü de outsource edilmiş durumda. 2004 yılında pek çok kuruluş çeşitli hizmetleri outsource etme eğilimini artırdı. Pazar böylece kendi iç dinamiklerinin yanı sıra yeni işlerin lojistik sektörüne devredilmesi ile de büyüdü. Kesin bir hesaplama yöntemimiz olmamakla birlikte outsource edilmiş işlerin oranının yüzde 35'lere ulaştığını düşünüyoruz. 2003 yılı başında bu hesaplamayı yaptığımızda lojistik pazarı 4 - 5 milyar dolar seviyesindeydi. 2004 yılı sonunda sektör büyüklüğümüz 6 - 7 milyar dolar seviyelerine ulaşmış olacak. Lojistik firmaları ağırlıklı olarak otomotiv, otomotiv yan sanayi, beyaz, ve kahverengi eşya ve, demir çelik sektörlerine hizmet veriyor. Bu sektörlerde yaşanan büyümeye paralel olarak lojistik sektörü de büyüyor. Özellikle sektörümüzün önde gelen servis sağlayıcıları yüzde 50'liler seviyesinde büyüme gerçekleştirdi. Borusan Lojistik olarak biz de 2004 yılında yüzde 54 büyüdük. Lojistik sektörünün geneline baktığımızda ise 2004 yılında yaklaşık yüzde 30 büyüme gerçekleşti diyebiliriz. Büyüme önemli yatırımların yapılmasını da beraberinde getirdi. Yılın ilk sekiz ayında lojistiğe destek veren sektörlerde de ciddi büyümeler yaşandı. Çekici pazarında 4 - 6 aylık sıralar oluştu. Tüm lojistik faaliyet alanlarında kapasite artırıcı yatırımlar gerçekleştirildi veya gerçekleştirilmek üzere. Bu yatırım dalgasının 2005 yılının ilk altı ayında da devam edeceğini görüyoruz. Ekonominin genel trendleri, artan ihtiyaçlar ve ölçek hacimlerine ulaşılması lojistik firmalarının karlılıklarının artmasına yardımcı oldu. Böylece sektör, neredeyse son 4 - 5 yıldır yapılması için fon yaratılamayan yatırımlara yönelebildi. 2005 yılında büyüme hızının yavaşlatılması ve cari açığın azaltılması gerekiyor. Bu noktadan hareketle ilk 6 ayda mevcut büyümenin yavaşlayarak devam etmesini bekliyoruz. İkinci altı ayda ise büyümenin tamamlanmasıyla beraber mini bir kriz yaşanacağını, 2005 yılı sonunda yüzde 5'ler seviyesinde bir büyüme olacağını öngörüyoruz. Buna rağmen seçilmiş sektörlerde 2004 yılında yaşanan hızlı büyümenin devam edeceğini tahmin ediyoruz. Beklentilerimiz outsource etme eğiliminin artmaya devam edeceği yönünde. 2004 yılında artan dış ticaret hacmi özellikle Türk limanlarındaki kapasiteleri zorluyor. Özel sektör tarafından yönetilen liman sayımıza baktığımızda oldukça az olduğunu görüyoruz. 2005 yılında özel sektörce yönetilen limanlarda ciddi yatırımların gerçekleştirileceğini hep beraber göreceğiz. Hükümetimizin lojistik sektöründeki bu rüzgarın farkına varacağını umuyoruz. Devletimizin yatırım yapamadığı ve dış ticaretin önünde risk oluşturmaya başlayan limanlarımızı hızlı özelleştirme konusundaki hedefini 2005 yılının başında gerçekleştirebileceği kanaatindeyiz. 2005 yılında sizlerin de bildiği gibi lojistik sektörünü de yakından ilgilendiren, özellikle yurtiçi kara nakliye hizmetleri için çıkarılan Karayolu Taşımacılık Kanunu hayata geçirilecek. Karayolu Taşımacılık Kanunu'nun başlangıç yılı olması sebebiyle ilk altı ayda gündemimizde yer alacağını düşünüyorum. Sessiz bir devrim niteliğinde planlanan kanun 25 Şubat 2005 tarihinde gerçekleştirilecek. Bu durum sektör açısından deyim yerinde ise kağıtların tekrar dağıtıldığı bir yıl olacak. Yeni kanun aslında eksikliğini fazlasıyla hissettiren pek çok konuya cevap vermiş olacak. Kanunun uygulamaya konulmasıyla beraber sadece kara nakliye firmalarını değil, tüm sektörleri de yakından ilgilendirdiği görülecek. Müşterilerimiz ile değişimin neler getireceği konusunda gerçekleştirdiğimiz toplantılarda firmaların henüz kanunu çok iyi incelememiş olduklarını gördük. Kanun ile birlikte yaşanacak pek çok değişimi çok yakın bir tarihte göreceğiz. Ancak bunlardan belki de kendini en çok hissettirenler ve muhtemel sonuçlarını kısaca aktarmaya çalışayım. 2003 yılı verilerine göre Türkiye'de karayolu üzerinde mal taşımaya ruhsatlı 1.023.861 kamyonet, 545.035 kamyon ve 60.786 çekici bulunuyor. Özellikle kamyon sınıfında yer alan araçların büyük çoğunluğu bir araca sahip ve geçimini aracı ile sağlamaya çalışan şoförlerce kullanılıyor. Yollarda görmekte olduğumuz ve genelde eski, bakımsız olan bu kamyonlar ne yazık ki Türkiye içindeki mal hareketlerinde en yoğun kullanılan araçlar. Pek çok ilimizde bu araçların oluşturduğu ve kamyoncu garajı olarak bilinen pazarlar da mevcut. Pazarlarda o ildeki günlük talep ile arz karşılanıyor ve taşıma işleri ağırlıklı olarak bu piyasalar üzerinden geçiyor. Kanunun uygulamaya geçeceği 26 Şubat sabahından itibaren, bu araç sahipleri eğer araçları için gerekli olan yetki belgelerini almamışlarsa, trafikten men edilecekler. Trafikten men edilmenin yanı sıra araçları 15 günlüğüne bağlanacak ve araç başına milyarlarca TL cezaya maruz kalacaklar. Buna ek olarak halen piyasada bulunan ve ruhsat tarihi 1985 ve öncesi olan 19 yaşından eski araçlar yük taşıyamaz hale gelecekler. Kesin rakamı bilinmemekle beraber tahminimize göre piyasada 8 teker olarak geçen ve en son 1976 yılında üretilmiş olan 10 ton kapasiteli en az 150.000 kamyon hurdaya ayrılmak durumunda kalacak. Bu kadar aracın aynı anda piyasadan çekilmesi araç tedarik problemini de beraberinde getirecek ve mevcut nakliye navlunlarında ciddi bir artış yaşanacak. Özellikle yurtiçi kara nakliyelerini göreceli olarak ucuz oldukları için bu araçlarla yaptıran firmalar bulunuyor. Bu firmalar müşteri servis seviyelerinde ciddi sıkıntılar yaşayacak ve maliyet artışları kaçınılmaz olacak. Olayın bir başka sosyal boyutu da hükümeti ilgilendirmekte olan yüz binler seviyesinde kişiye nerede, nasıl iş bulunacağı konusu. Diğer yandan devletin bu kişilerin tüm sermayelerini bir günde kaybetmeleri sonrasında ortaya koyacakları tepki karşısında durup duramayacağı da önem taşıyor. Benzer bir uygulama iki yıl önce Polonya'da gerçekleşti ve değişimle birlikte piyasadaki oyuncuların yüzde 30'u ortadan kalktı. Türkiye'de bu oranın yüzde 50'leri bulacağını düşünüyorum. Borusan Lojistik olarak tüm kanunlara ve mevzuata uygun olarak çalışıyoruz. Bu nedenle kanun bizi uzun vadede olumlu etkileyecek. Gerekli olan yetki belgelerimizi almış durumdayız. Ancak pek çok firmanın yetki belgesi almamış olması da kanunları uygulayan firmaları rahatsız etmekte. Tabi burada sorgulanması gereken bir nokta daha var. O da kanun uygulayıcılarının uygulamaları ne kadar denetleyecekleri ya da bu konudaki kararlılıkları. Ülkemizde ruhsat tonajı üzerinde taşıma yapmayı engelleyen bir kanun var. Ancak ne yazık ki vatandaşlarımızın hayatları söz konusuyken bile kanun yeterince denetlenmiyor. Bu durum bizlerin kanun koyucuların aldıkları kararları sorgulamamıza sebep oluyor. Aslında sorgulanmaması gereken bir olgu sorgulanır hale geliyor. 26 Şubat 2005'in sektörümüzde bir devrim olacağı kesin. Çok acılı ve ıstıraplı olacağı da aşikar, ama tarihte hangi devrim çiçeklerle karşılandı ki.... Kısacası 2005 yılında stratejik planlamasını doğru yapan lojistik firmaları çok ciddi büyümeler yaşayacak. Planlamasını yapamayan